Kaos ve Düzen
Tatildeyken genelde iş düşünmemeye biraz olsun uzaklaşmaya ve zihni daha farklı alanlarda düşünmeye yönlendirmek istiyorum bu yüzden bugün de böyle bir yazı kaleme almak istedim. Bloğu kendim için aklıma ne gelirse yazacağım diye oluşturmuştum ve sürekli iş ve teknoloji ile alakalı yazılar ile dolsun istemiyorum o yüzden bu aralar felsefeden bir hayli gidiyoruz geri dönüşleri iyi alıyorum diye devam ediyorum 😊
Kaos ve düzen, birbirine zıt gibi görünür ama aslında aynı madalyonun iki yüzüdür. Düzen bize güven verir, sabah kalktığımızda güneşin doğacağını bilmek, nefes alırken oksijenin ciğerlerimize dolacağını bilmek rahatlatır. Fakat sürekli düzenin içinde yaşamak insan ruhunu yorar. Çünkü yaratıcı tarafımız bilinmezliğe ve keşfe ihtiyaç duyar.

Hayat ise kimi zaman bir fırtınanın ortasında kalmış gibi hissettirir. Her şey karma karışık, her şey belirsizdir. Ama tam da o anda fark ederiz ki kaosun içinde bile bir düzen vardır. Tıpkı gökyüzünde ki yıldızların tesadüfen değil, belirli bir ahenkle parlaması gibi...
Kaos ise korkutur. Kontrolün elimizden kaydığı hissi insana tedirginlik verir. Ama bir düşünelim? Gerçek değişimler, hep biraz kaosun içinden doğmaz mı? Genelde bir şeyler yıkıldıktan, dağıldıktan sonra yenisi ortaya çıkar yada yapılır. Her yeni başlangıcın ardında küçük bir dağılma vardır.
Aslında belki de mesele, kaosu yenmek ya da düzeni korumak değildir. Mesele ikisi arasındaki dengeyi bulabilmektir. Bir taraf fazla olursa, diğeri eksilir ve yaşamın ritmi bozulur. Belki de en bilge insan, fırtınanın ortasında bile içsel bir düzen kurabilen kişidir.
Bence hayatın sırrı ne tamamen kaosta ne de mutlak düzendedir. Belki de sır her şeyin geçici olduğunu kabul edip o dalgalanmanın ritmine ayak uydurabilmekte yatıyordur. Kaos, bize yaşamın canlılığını hatırlatır; düzen ise, o yaşamın anlamını taşır. Kaos olmadan yenilik doğmaz, düzen olmadan da hiçbir şey kalıcı olamaz.

İnsan hayatı da bundan çok farklı değildir aslında. Hepimiz bir şekilde düzen ararız, planlı günler, tahmin edilebilir olaylar, kontrol duygusu vs. fakat içimizde her zaman az da olsa bir kaos mutlaka vardır. Çünkü düzen, zamanla durağanlaşır. Her şeyin yerli yerinde olduğu bir hayat, ilk başta huzur verir ama bir süre sonra ruhumuzu boğabilir. Biraz karmaşa, biraz bilinmezlik, insanın hayal gücünü canlandırır. Belki de o yüzden fırtınaları, krizleri ve beklenmedik olayları hatırlamak daha kolaydır.
Kaos, ilk bakışta yıkım gibi görünür. Ama çoğu zaman, en derin farkındalıklarımız tam da o yıkımın içinden doğar. Düşünelim? Her yeni başlangıç, bir sona ihtiyaç duyar. Her bahar, bir kışın ardından gelir. Toprak karışmadan filiz vermez. Belki de kaos, yaşamın yeniden doğma biçimidir.
Düzen ise kaosun aksine, güvenin sembolüdür. Evimizin kapısını her akşam aynı anahtarla açmak, sabah aynı güneşi görmek, kalbimize huzur verir. Fakat düzenin fazlası bizi mekanikleştirir daha çok robota ve makineye dönüşmeye başlarız. Her şeyin aynı olduğu bir dünyada, merakımız ve heyecanımız söner. Bu yüzden insan, hem düzeni hem kaosu ister, hem kök salmak ister hem de kanat açmak.. Belki de hayat, bu iki arzunun arasında gidip gelen bir sarkaç gibidir.

Bence asıl gerçeklik kaosu yok saymakta değil onu anlamakta yatar. Dağınıklığın içinde kendi iç düzenimizi kurabilmek, işte asıl denge oradadır. Çünkü kaosla savaşmak, doğanın akışına direnmek gibidir. Oysa bazen en doğru yol, akıntıya karşı yüzmek değil onunla birlikte akışına bırakıp gitmeyi öğrenmektir.
Belki de kaos ve düzen, düşman değil, birbirini tamamlayan iki aşıktır. Birinin eksikliği, diğerini anlamsız kılar. Hayat, onların arasında süren o sonsuz salınımda güzeldir. Kaos bize yaşamın tutkusunu hatırlatır, düzen ise o tutkuyu anlamlandırır. Bu noktada biz, bu iki uç arasında salınırken, her defasında biraz daha “biz” oluruz.

Hayat dışarıdan bakıldığında karmaşık bir denklem gibi görünür. Ama belki de o karmaşıklığın içinde gizli bir geometri vardır, görünmeyen bir düzen yada bir ritim sanki bir müzik bestesi gibi... her kaotik sesin ardında bir ahenk gizlidir. Biz sadece o melodiyi duymayı öğrenmeliyiz. Çünkü bazen düzen görünmezdir yalnızca hissedilir. Rüzgarın yön değiştirmesi bile bir planın parçası olabilir.
İnsan, yaşadıkça bu gerçeği fark eder. Başta anlam veremediğimiz kayıplar, yıllar sonra bizi olduğumuz yere getiren dönüm noktalarına dönüşür. O an kaos dediğimiz şeyin, aslında bizi kendimize yaklaştıran bir düzen olduğunu anlarız.
Belki de insanın en büyük olgunluğu, her şeyin yerli yerinde olmasına gerek olmadığını fark ettiği andır. Bazen dağınık bir masa, yaratıcı bir zihnin aynasıdır. Bazen de planlanmamış bir yolculuk, hayatın en anlamlı anlarına ev sahipliği yapabilir.
Sonunda anlarız ki, hayat ne tamamen bizim kontrolümüzde ne de tamamen tesadüflerin oyunudur. Biz kaosun içindeki düzeniz, düzenin içindeki kaosuz. Tıpkı geceyle gündüzün birbirine karıştığı o kısa an gibi.. Belki de yaşamın en güzel tarafı, o gri alanda, tam o geçiş anında gizlidir. Zaten en güzel manzaralar hep o anda ortaya çıkmaz mı? Tam güneş batarken yada doğarken doğanın o muhteşem anına tanıklık etmez miyiz?